Hastane Yönetim Kurulu Üyesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nevzat Koç, hastane olarak “anne dostu” olmak için yaptıklarını anlatıyor. Bunun yanı sıra anne dostu sezaryen ve sezaryen sonrası normal doğumun mümkün olduğunu da ekledi.
Nevzat Koç kimdir?
1992 yılında Edirne Tıp Fakültesinden mezun oldum. 1994 – 1998 yılları arasında Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Kadın Doğum ihtisasımı yaptım. 1999 yılından buyana Çerkezköy’de Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olarak görev yapmaktayım. Çapa Tıp Fakültesinde, Prof. Atıl Yüksel eğitiminde “İleri Ultrason” eğitimi ve Prof. Fatih Şendağ’dan “İleri Laparoskopik Cerrahi” konularında eğitimler aldım. Ayrıca; Jinekolojik Estetik Cerrahi ve Vajinusmus Hastalığı ve Tedavi yöntemleri konusu özellikle ilgilendiğim alanlardan oldu. Hekimliğe başladığım ilk günden bugüne doğumların, normal yollarla olması gerektiğini düşündüm ve bu düşüncemi her fırsatta dile getirerek paylaştım.
Doğum anı ve hekimlerin yaşadığı zorluklar neler?
Doğum çok meşakkatli, çok uzun ve yorucu bir iş, bu nedenle hekimlerin genelde bir doğumu baştan sona izlemeleri zor olabiliyor, keşke eskisi gibi ebeler doğumları izlese, biz hekimler de sadece sorunlu giden doğumlarla ilgilensek. Kanamalar, doğum sonrası atoniler ve bunlara bağlı problemlerin ve atonilere bağlı anne -bebek kayıplarının çok olduğu bir dönemde, devletin politikası da herkesin hastaneye gitmesi yönünde oldu. Fakat o dönem bu kadar kadın doğum hekimi ve ebe yoktu, dolayısıyla bir anda birden fazla gebe ile baş başa kalınabiliyordu. Örneğin benim SSK’da olduğum dönemde gebeleri takip ettiğimiz bir odamız vardı, buraya sancı odası deniyordu, yaklaşık 30-40 gebe aynı anda o odada yer alıyor, bu gebeler birbirilerinin yaşadıkları her şeyi görüyorlardı, bu durumda onların paniklerinin, dolayısıyla sıkıntıların artmasına sebep oluyordu. Çünkü doğumda mahremiyet çok önemlidir, doğum anını yaşayan bir gebe, kendisi dışında başka bir gebenin bağırmasına şahit olması halinde, korkmasına sebep olur.
Sezaryen oranı sizce neden arttı?
Normal doğumlarda da bu gibi durumlar yüzünden komplikasyonlar ve anne ölüm oranları artıyordu, bu oranların yüksek olmamasına dikkat edilmesi gerekiyor, annelerin kaygılarını yatıştıramadığımız için en ufak bir riskte sezaryene almak gerekebiliyordu. Oysa köyde, evinde, ebe eşliğinde, mahrem alanında, tek başına yapabilseydi doğumu çok daha kolay olacakken, hastanenin gergin ve kalabalık ortamında diğer kişilerle birlikte stresi artıyor, adrenalin seviyesi yükseliyor ve doğum zorlaşıyordu. Bizler de hekim olarak sezaryene yönelmek zorunda kalıyorduk. İşte böylece Türkiye’de sezaryen oranı arttı. Doğum bence ebelerin işidir, biz Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları olarak, bebeğin oluşum öncesi ve doğum anına kadar olan sürece eşlik etmeli ve doğum zamanı devreye problem olduğunda girmeliyiz diye düşünüyorum.
Optimed Hastanesi “Anne Dostu Hastane” oldu, bu durumda diğer hastanelerden farkı ne?
Doğumların sezaryene çok kaymış olması bakanlıkta bir alarm durumu oluşturdu. Bu da bakanlıkta neden bu oran artıyor araştırmasına ve oradan da nasıl çözeriz diye bakılmasına yol açtı. Her şeyin yolunda gitmemesine sebep olan nedenleri listeleyince, bu durumu düzeltmek için “Anne Dostu” uygulamasını başlattılar. Bu uygulamada yer alan birçok kriter var, ancak 10 zorunlu kriter mevcut. Bu unvanı almak için bakanlığın oluşturduğu, bu uygulamada yer alan maddeler doğrultusunda uygun hizmet ediyor olmalı ve bunu sürdürülebilir yapıyor olmamız gerekmekte.
Maddeleri açacak olursak, hastanelerde düzenli olarak gebelerin eğitim alıyor olmasının sağlanması, doğum öncesi ve doğum sonrası olacak şekilde. Biz de bunun için; gebelerimizin 12. haftasını doldurması ile kendilerini ve eşlerini “Doğum Okulumuza” davet diyoruz, burada “Doğuma ve Bebeğe Hazırlık” eğitimleri veriyoruz. Bu eğitimlerde doğum psikoloğumuzu tanıştırıyor ve ondan alabilecekleri desteği de gösteriyoruz. Ayrıca hastanemizde ki doğum ünitelerimizi gezdiriyor, onlara doğum yapacakları tek kişilik TDL odalarını anlatıyoruz ve ebeleri ile önceden tanıştırıyoruz, böylece kaygıları daha da azalıyor.
Mahremiyet, “Anne Dostu Hastane” olmanın önemli kriterlerinden biri, bunu sağlamak içinde doğum odalarımızı özellikli şekilde dizayn ettik, bu odalarımızda gebelerimiz için diledikleri zaman duş alabilecekleri banyo ve gerekli malzemeler var, ayrıca odaların içinde onları rahatlatıcı müzikler çalıyor. Eşlerinin de odada yer almalarını sağlıyoruz, gebelik sürecinde baba adaylarına da kasılmalar geldiğinde nasıl yardımcı olacaklarını anlatıyoruz.
Müzik eşliğinde hipnoterapi kullanıyoruz, böylece rahatlıyorlar, hareket özgürlüğüne sonsuz destek veriyoruz, uygun egzersizleri yapıyorlar. Doğum odalarımız görüntü itibari ile de bir evi yansıttığı için kendilerini en mahrem alanlarında, yani evlerinde gibi hissediyorlar.
Bir diğer maddesi de gerekli olmadıkça tıbbi müdahale yapmamak, örneğin anne adaylarına gelir gelmez damar yolu açılmıyor, doğum öncesi lavman yapılmıyor, gebenin misafiri çoksa onun gergin olmaması için misafirleri “Doğum ünitesi Bekleme Salonunda” ağırlıyoruz. Mümkün olduğunca pozitif bir dil kullanıyoruz, onları yargılamıyoruz, yapacaklarına inanıyoruz ve bunu ifade ediyoruz.
Bizim hastanemizde artık sıklıkla duyar olduğumuz bir cümle var “bu hayatımda yaşadığım en güzel şeydi”…
Doğumlarda babaların bulunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Babalar mutlaka bulunmalı, bu anı yaşamaları o kadar güzel bir şey ki; annelerin yaşadığı duyguyu görüyor, annenin gücüne şahit oluyor, onlara saygısı artıyor. Ayrıca anne dostu hastane olmanın getirdiği bir kural da bebek doğar doğmaz ten tene temas meselesi, böylece hem annesi hem de babası ile doğar doğmaz bu teması yaşatma şansımız oluyor. Doğumda babanın yer alması bence çok büyülü ve romantik bir an. Bu anı yaşayan her ailenin bağları eminim ki çok güçlü oluyor. Ayrıca kadının en sevdiği, güvendiği kişi yanında olunca gücü ve doğurabileceğine olan inancı da artıyor.
“Doğuma birlikte giren çiftler arasında oksitosin yani aşk, sevgi, bağlılık hormonu diye isimlendirdiğimiz hormonda artıyor!”
Sezaryen ile doğan bebeklerle, normal doğan bebeklerin ileride karşılaştıkları hastalıklar arasında ne gibi farklılıklar var?
Normal doğumla dünyaya gelen bebeklerde bazı hastalıkların daha az görüldüğü araştırmalarda hep bahsediliyor. Çünkü normal doğum esnasında, anne vajinasından geçen bebeğin flora ile doğrudan temas etmesi, bebeklerin bağışıklık sistemini daha güçlü kılıyor. Bu nedenle normal doğum ile dünyaya gelen bebeklerde; astım, alerji, hiperaktivite, otizm gibi hastalıkların daha az görüldüğü söyleniyor. Çocuk doktorları da bunları keşfettikleri için, bazen mecburi sezaryen, bazen de annenin isteği üzerine sezaryen doğan bebekler yeni doğan bakıma girdikleri an, ağızlarına probiyotik (dost bakteriler) damlatıyoruz. Eskiden daha sık karşılaşılan bağırsak problemleri en aza indirgeniyor.
Anne Dostu Sezaryen…
Zorunlu olarak sezaryen doğuma giden durumlar var; kordon boynuna dolanması ya da bebeğin dışkısını yemesi gibi durumlar, bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Sezaryen kötü bir şeydir demiyoruz, hiçbir zaman böyle algılanmasını istemem, aksine doğru zamanda yapılan sezaryen hayat kurtarıcıdır. Sizin bu söylediğiniz durumların görülme oranı çok düşüktür. Ben de, çalıştığım tüm hekim arkadaşlarımda aynı fikirdeyiz. Biz randevu ile sezaryen doğum yapmayın diyoruz. Yani anne sezaryen istiyor olabilir, tabiki tercih hakkı var, ancak izin verin bebek olgunlaşsın, kendisi gelmeye karar versin, o durumda sezaryen yapalım istiyoruz. Ağrı başladıktan hemen sonra değil, bir iki saat bebeğin olgunlaşması, salgıladığı hormonlara izin verilmesi ve ardından sezaryen yapılması durumunda gerçekleşen sezaryen doğuma “anne dostu sezaryen” deniliyor.
Doğum Okulu eğitimleriniz devam ediyor, peki bu eğitimlerin ne gibi faydası oluyor?
Tabii ki… Şöyle söyleyeyim, biz hekimler anne adaylarına her muayenede en fazla 20 dakika zaman ayırabiliyoruz, bu süreçte de muayene, bebeğin sağlığı, annenin sağlık kontrolü derken zaman bitiyor. Oysa ücretsiz verdiğimiz doğuma hazırlık eğitimleri, 16 saat sürüyor, doğumun her anını en ince detaylarına kadar anlatıyoruz. Oraya korkuyla gelen bir sürü anne adayı korkularını yenme fırsatı buluyor ve inanın normal doğuma hazırlanmış oluyorlar.
“Bilgi arttıkça, bilinç artıyor, korkular azalıyor, dolayısıyla da sezaryen talepleri de azalıyor. O nedenle bu eğitimler bizim için çok önemli.”
Fiziksel olarak, vajinal bozukluk yaşayacağını düşünen kadınlar, sezaryen doğum yapmak istiyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu konu bir şehir efsanesi, vajina normal doğumla bozulacak bir organ değildir. Sadece bir iki hafta hissizlik, idrar kaçırma olabilir. 6 ay sonra tamamen kendisini toparlar. Kegel egzersizi dediğimiz bir egzersiz var, biz hastane olarak doğum okulu eğitimlerimizde bu konuda da bilgilendirme yapıyoruz, hatta bu eğitimleri özellikle veriyor ve bu bilgi doğru değil diyoruz.