Psikoloğumuz İrem YAVUZ, cinsel mitlerin cinsel işlev bozuklukları üzerindeki etkisi ile ilgili faydalı bilgiler paylaştı.
Cinsel mitler nedir? Cinsel mitlerin cinsel işlev bozuklukları üzerindeki etkisi nedir?
Cinsel açıdan yanlış bilgilenmenin ve bilgisizliğin en büyük kaynağı, asılsız hurafelere dayanan cinsel mitlerdir. Cinsel mitler, seks hakkındaki gerçekçi olmayan standartları ve katı beklentileri öne çıkaran, yanlış yönlendirilmiş inançlar, yanlış algılar ve çarpıklıklardır. Bu inanışların kaynağı kültürel, dini ve ailevi kavramlardır ve bireylerin cinsel yaşamını olumsuz etkiler. Cinsel mitlere dayalı inanışlar, cinsel yakınlığa ilişkin kaygı, korku, utangaçlık ve gerçekdışı beklentilerin oluşmasına yol açarak cinsel işlev bozukluklarına neden olur.
Genelde bu inanışlar penis boyutu, sertleşme becerisi, orgazm ve yaşlanmayla beraber seksten alınan zevkin azalması gibi konular üzerinedir. Cinsel mitler listesi çok uzundur ve birçok yerde karşımıza çıkar. Cinsel işlev bozuklukları üzerinde en etkili olan cinsel mitlere ve bunların doğrularına baktığımızda;
1- Erkekler duygularını belli etmemelidir. Bu yanlış inanış erkeklerin hem ikili
ilişkilerinde hem de cinsel yaşamlarında oldukça engelleyici bir rol oynamaktadır. Bu mit erkeklerin hedefe ve başarıya yönelik yetiştirilişleriyle birlikte etki ederek cinsel hazzın paylaşımını bir performans konusuna dönüştürmektedir. Başarı odaklı ve cinsel birleşme hedefine yönelik sevişme, cinsel iletişimin zengin paylaşımını sınırlamaktadır.
Erkekler kafalarında yaşattıkları jürinin önünde başarmaları gereken bir sınava çıkmış olduklarını varsaydıklarından kaygıları artmaktadır. Olası bir “başarısızlık” erkeklikleriyle ilgili tasarımlarını ciddi ölçüde zedeleyebilmekte ve tesadüfi bir sorun kalıcı olabilmektedir. Cinsel iletişimi başarılı olmak zorunda olduğu bir aktiviteye çeviren erkek, eşinin de cinsel hazzını azaltmaktadır. Cinsel hazzı paylaşmak için değil de, bir şey başarmak derdinde olan biriyle birlikte olmak kadının da hazzını azaltmakta hatta engellemektedir.
2- Cinsel ilişki isteğini erkek belirtmelidir. Bu inanış hem cinsel olarak aktif olmakisteyebilecek kadını engellemekte hem de cinsel olarak aktif davranan eşini yadırgayan erkeği etkilemektedir. Düşünülenin aksine kadın da erkek de cinsel ilişki isteğini dile getirebilmektedir.
3- Erkekler cinsel ilişkiyi her zaman ister ve buna her zaman hazırdırlar. Erkeklerin cinsel yaşamlarına bir yük getiren ve cinsel yaşamlarını çarpıtan bu yanlış inanış, erkeği cinsel ilişkiyi istemediği durumlarda zorlamakta, istese de istemese de cinsel ilişkiye girmeye çalışmaktadır. Belki bundan daha önemli olarak kadın erkek ilişkilerini ve arkadaşlıklarını bozmaktadır. Bu inanışla kadınlar kendilerine yakınlaşan her erkeğin her zaman cinsel ilişki talebiyle yakınlaştığını sanmakta, erkek de yakınlaştığı veya kendisine yakınlık gösteren her kadına cinsel istek duyması gerektiğini sanmaktadır.
4- Cinsel ilişki arzusunu belli eden kadın hafif biridir. Bu inanış kadınların cinsel yaşamlarını engellediği gibi, erkeğin de eşini yargılayıcı olmasına neden olmaktadır. Erkek kafasındaki doğru-temiz-saf kadın tasarımına uymayan arzulu kadınla karşılaştığında ya yakın olunmayacak sadece sevişilecek kadın kategorisine sokarak rahatlamakta ya da ne yapacağını bilemez duruma düşmektedir. Bu nedenle birçok evli erkek, eşinin cinsel ilgi ve arzusunu açıkça ifade etmesinden rahatsız olmaktadır.
5- Erkekler her zaman cinsel istek duyarlar. Özellikle başka kadınları da hatta her kadını arzulamanın erkekliğin doğası gereği olduğu inancı erkekleri doğal olarak istek duymadıkları durumlarda ya istek duyuyormuş gibi davranmaya ya da istek duymuyorlarsa kendilerinden
kuşkulanmaya sevk etmektedir. Bu inanış kadın-erkek arkadaşlıklarına da yansımakta ve kadın erkek arkadaşlığını olumsuz etkilemektedir.
6- Yaşlanma cinsel isteği tamamen ortadan kaldırır. Bu özellikle kendisini yaşlı bulan insanların cinsel yaşamlarını engellemelerine yol açmaktadır. Bu konudaki araştırmalar yaşlanmaya bağlı cinsel yaşamın sınırlanmasının biyolojik etkenler olduğu kadar kültürel faktörlerle de ilgili olduğunu göstermiştir. Yaşlıların cinsel isteğini hoş karşılamayan toplumlarda insanlar yaşlanmayla cinsel yaşamlarını daha sıklıkla noktalamaktadırlar.
7- Menopoz cinsel isteği ortadan kaldırır. Üreme ile sevişmeyi birbirine bağlayan kültürel gelenek menopoza giren kadının artık cinsel isteğinin de yersiz olduğunu bundan sonra cinsel isteğin ancak bir sorun olabileceğini telkin eder. Menopozla kadının cinsel hayatının sona erdiğine inanan bir erkek eşiyle sevişme isteğini daha çekinerek dile getirmektedir. Kadınlar açısından ise bu inanış cinsel isteklerini bastırmaya ya da cinsel arzularını ifade etmemeye yol açmaktadır.
8- Kadınların cinsel isteği azdır. Cinsellik kadın için zevk verici değildir, görev olarak yapılır. Bizim kültürümüzde kız çocuklarına yerleştirilen en sık yanlış inançlardan biridir. Böyle yetiştirilen bir kadın kendi cinselliğinden utanmakta ve cinsel ilişki sırasında kendisini engellemektedir.
9- Sevişme her zaman doğal ve kendiliğinden olmalıdır; sevişmek hakkında konuşmak düşünmek veya hayal kurmak onu bozar. Sevişme sırasında çiftlerin birbirlerine ne hissettikleri ile ilgili geri bildirimde bulunmaları hem konsantrasyonlarını ve dolayısıyla cinsel hazzı arttırmakta hem de istemedikleri ve konsantrasyonlarını bozan temasları önlemelerini sağlamaktadır. Ayrıca cinsel zevki ve yakınlığı arttırmak çiftlerin birbirlerinin fantezilerini kendi olanakları ölçüsünde yaşamalarını da sağlar. Böylelikle çiftler kendi içlerinde sakladıkları ve cinsel yaşamlarına sokmadıkları arzularının ifade edilmesini ve yaşanmasını sağlayarak bunları cinsel yaşamlarının bir parçası haline getirme olanağına kavuşurlar.
10- Olgun kadın birleşmeyle orgazm olmalıdır. Birçok kadın sadece cinsel birleşmeyle
orgazm olamamaktadır. Kadınlarda orgazm çoğunlukla klitorisin uyarılmasıyla mümkün olabilmektedir. Klitorisi bir şekilde uyarmayan cinsel birleşme bir kadının orgazm olmasını
sağlayamayabilir. Ancak bu yanlış inanış cinsel birleşmeyle orgazm olmayan kadının kendisini eksik hissetmesine ve arayışa girmemesine yol açmaktadır.
11- Güçlü erkekler üst üste birkaç kez sevişebilirler. Bazen bir erkek yeni evlenmiş ve cinsel sorunu var mı diye başvurduğunda yakınma olarak üç veya dört kez üst üste
sevişemediğinden bahsedebilmektedir. Pornografinin ve erkekler arasında böbürlenmelerin yarattığı bu yanlış inanış sonunda erkeklere dönmekte ve kendilerini yetersiz hissetmelerine yol açmaktadır.
12- Bir kez cinsel sorun yaşanırsa bu tekrarlayacak demektir. Özellikle hastalarımızınsahipolduğunu gördüğümüz bu yanlış inanış, cinsel sorunların uzamasına yol açmaktadır.
Bu tedavi sürecinde de önümüze engel olarak çıkmaktadır. Bu cinsel mit performans anksiyetesini tetiklemektedir. Örneğin birey stresli bir günün ardından cinsel birleşme esnasında tam sertleşme sağlayamadığında daha sonraki birleşmelerde de acaba olacak mı diye düşünerek kendini ana odaklayamayabilir ve sorunun tekrarlaması kaçınılmaz olabilir.
13- İlk cinsel ilişki kadın için çok ızdırap vericidir. Kadın için tehlikeli olabilir. Cinsel ilişkinin kadınlar için katlanılması gereken bir görev olduğu inancının yerleştirilmesinin basamaklarından biri cinsel ilişkiyi zevk alınmayacak bir şey olarak sunmakla kalmayıp onu ızdırap verici olarak tanımlamayı gerektirir. Özellikle somut ve gerçek bir acının yaşanacağı ilk cinsel ilişkideki ağrının abartılması bu inancın yerleştirilmesi için gereklidir.
14- İlk cinsel ilişkide kan gelmezse kadın bakire değildir. İlk gece cinsel ilişkide kan gelmemesinin kadının bakire olmadığını gösterdiği inancı zaman zaman trajik olaylara neden olabilmektedir. Kızlık zarı ince bir zardır ve ortası deliktir. Üzerinde ince kılcal damarlar bulunur. İlk cinsel birleşmede anatomik yapıya göre esneyip genişler ya da ince kılcal damarların çatlaması sonucu kanar. Yapılan araştırmalara göre kadınların yarıya yakın bir kısmında ilk cinsel birleşme sırasında kanama olmamaktadır. Ayrıca, her bin kadından biri kızlık zarı olmadan doğmaktadır.
Bunlar en yaygın olarak gördüğümüz cinsel mitler arasındadır. Hatalı inanışlar ile baş etmenin ve ilgili cinsel kaygıyı azaltmanın en iyi yolu, psikoeğitimdir. Bu sayede saptırılmış olan bilgiler gerçeğe dayalı olanlarla değiştirilir.