Diyabet, insülin hormonunun yokluğu, eksikliği ya da etkisizliği sonucu ortaya çıkan yaşam boyu süren kan şekeri yüksekliği ile karakterize bir metabolizma hastalığıdır.
Normal koşullarda besinlerden sağlanan glukoz (şeker) pankreas tarafından salgılanan insülin hormonunun yardımıyla hücre içine girer ve enerji gereksinimini karşılamak üzere kullanır.
İnsülin yokluğu ya da insülin etkisinin yetersizliği sonucunda kandaki şeker hücre içine giremez, kanda şeker yükselir (hiperglisemi). Kan şekerinin yükselmesi ile birlikte sık idrara çıkma, ağız kuruması, çok su içme, halsizlik, çabuk yorulma, kilo kaybı gibi bulgular görülür.
Diyabet, ülkemizde 10 milyonun üzerinde insanı doğrudan ilgilendiren, her yaşta ortaya çıkabilen, yaşam boyu süren ve iyi tedavi edilmediği zaman toplumsal olarak çok önemli sorunlara yol açan, buna karşın iyi tedavi edildiğinde, sağlıklı ve uzun bir yaşamın sürdürülebildiği bir hastalıktır. Diyabet tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla yayılan önemli bir sağlık sorunudur.
Ülkemizde her üç hastadan biri diyabetli olduğundan habersiz yaşamaktadır. Yaklaşık beş milyon kişi ise, diyabet gelişme riski normale göre yüksek olan, halk arasındaki tabiriyle gizli şeker hastasıdır. Sonuç olarak, diyabet, ülkemizde yirmi yaş üstü grupta toplumun yaklaşık %15’ini yakından ilgilendiren bir hastalıktır.
Tip 1 diyabet nedir? Tip 1 diyabetin belirtileri nelerdir?
Tip 1 diyabet, genellikle çocuk ve ergenlerde ortaya çıkan diyabet tipidir. Diyabetli vakaların %5 – 10 ‘unu oluşturur. Tip 1 diyabetlilerde insülin üretmediği için insülin, enjeksiyon veya pompa yolu ile vücuda verilir. İnsülin tedavisi, vücutta var olan bir eksikliğin yerine koyulmasını sağlar.
Tip 2 diyabet nedir? Tip 2 diyabet belirtileri nelerdir?
Tip 2 diyabet oluşumunda iki önemli mekanizma yol oynar. Birincisi pankreastan salgılanan insülin hücre üzerindeki etkisini göstermemesi, ikincisi ise pankreasın insülin üretiminde azalması. Tip 2 diyabette insülinin hücre içine girememesi insülin direnci olarak isimlendirilir. İnsülin hücre üzerindeki etkisini gösterememesi sonucunda, hücrenin enerji kaynağı olan glukoz (şeker) hücre içine giremez. Kanda birikir ve kan şekeri yükselir. Bir süre sonra pankreastan insülin salgısı azalmaya başlar ve diyabet tablosu daha ilerler.
Tip 2 diyabet, Tip 1 diyabete kıyasla daha sık görülür; diyabetli kişilerin %90’ı Tip 2 diyabetlidir. Tip 2 diyabet esas olarak yetişkinlerde görülmekteyse de son yirmi yıldan bu yana çocukluk ve ergenlik çağında da önemli bir sorun olmaya başlamıştır.
Tip 2 diyabetin ortaya çıkışı Tip 1 diyabete kıyasla daha yavaştır ve yüzden erken tanısı daha yavaştır. Tip 2 diyabet bulguları henüz başlamadan 10 – 15 yıl süre öncesinden gizli şeker olarak adlandırılan (glukoz intoleransı) dönemi vardır. Bu dönemde açlık şekerleri normal olmasına rağmen tokluk şekerleri yükselir. Sık acıkma, açlığa tahammülsüzlük, tatlı krizleri, yemekten sonra yorgunluk, halsizlik gizli diyabetin en sık görülen bulgularıdır. Bu dönemde tanı tokluk kan şekeri ve glukoz yükleme testi (OGTT) ile konur. Bu süreçte diyabete bağlı organ hasarları görülebilir. Bu nedenle diyabet riski taşıyan kişiler, tanı için mutlaka bir sağlık kurumuna başvurmalıdır.
Diyabette tanı nasıl konur?
Kan şekeri ölçümü tanı koymak için en kolay yoldur. Normalde açlık kan şekeri 100 mg/dl’nin altındadır. Eğer açlık kan şekeri 100 – 125 mg/dl arasında ise bozulmuş açlık glukozu vardır. Bu durumda glukoz yükleme testi (OGTT) yapılması gerekir. Eğer açlık kan şekeri 126 mg/dl veya daha yüksekse birey diyabetlidir. Şeker yükleme testi için 8 saat açlıktan sonra, 75 gr glukoz suda eritilir ve içilir. Kan şekerleri 2 saat izlenir. Normal kan şekeri ikinci saatte 140 – 199 mg/dl arasında ise prediyabet (gizli şeker) vardır, bu değerler kişinin diyabete aday olduğunu gösterir. İkinci saat kan şekeri 200 mg/dl’nin üstünde ise diyabet tanısı konur.
Kimler diyabet riski taşır?
45 yaş ve üzerindeki herkes, özellikle fazla kilosu olan kişiler kan şekeri değerleri normal çıksa dahi, mutlaka 3 yılda bir şeker yükleme testi ile veya tokluk kan şekeri ile incelenmelidir. 45 yaş altındaki kişiler aşağıdaki ek risk faktörlerinden en an birine sahipse diyabet açısından daha erken yaşta tetkik yaptırmalıdır.
Risk Faktörleri;
- Fazla kilolu olma
- Birinci dereceden akrabalarda diyabet öyküsünün olması
- Kan yağlarında yükseklik
- Kan basıncı yüksekliği
- 4 kg ve üzerinde çocuk doğumu yapmış olma veya hamilelik (gestasyonel) diyabeti varlığı
- Vasküler hastalık hikayesi olanlar
- İnsülin direnci ile ilgili bir klinik tablo olması (polikistik over gibi)
- Daha önce gizli şeker tanısının olması.
Gizli şeker (Prediyabet) nedir?
Eğer bir kişide kan şekeri değeri normalden yüksek olmasına karşın diyabet tanısı koymaya yeterli yükseklikte değilse (şeker yükleme testi sonucunda ikinci saat kan şekeri 140/199 mg/dl arasında ise) prediyabet (gizli şeker) vardır, bu değerler kişinin diyabete aday olduğunu gösterir. Gizli şekerli bireylerde kardiyovasküler hastalık riski kan şekeri normal olan bireylere kıyasla 1.5 kat, diyabetli bireylerde ise 2- 4 kat daha fazladır. Diyabete aday kişiler beslenme alışkanlıklarını değiştirerek ve fiziksel aktivite düzeylerini arttırarak yaşamın ilerleyen yıllarında diyabetin gelişmesini önleyebilirler. Diyabet gelişmesi önlenebilir bir hastalıktır.
Diyabet nasıl tedavi edilir?
Diyabet tedavisinde amaç kan şekeri ayarını sağlamak diğer bir ifade ile kan şekeri yükselmelerini ve kan şekeri düşmelerini önlemektir. Bu ayarın sağlanması komplikasyonların gelişimini önlemek veya gelişmiş komplikasyonların seyrini yavaşlatmak için son derece önemlidir. İyi bir diyabet kontrolü, kan şekeri seviyesini mümkün olduğunca normale en yakın düzeylerde tutmak anlamına gelir.
Diyabet tedavisi aşağıda belirtilen dört ana bileşenden oluşur:
Tıbbi Beslenme Tedavisi:
Kan şekeri kontrolünün sağlanmasında diyabetli bireye özgü beslenme tedavisinin verilmesi önemlidir. Üç ana öğün, üç ara öğüne bölünmüş, kan şekerini ani yükseltecek hızlı emilen karbonhidratlı gıdalar sınırlandırılmış, ideal kiloya dönmeyi hedefleyen bir beslenme programı ile diyabetin gelişimi durdurulabilir.
Egzersiz: Egzersiz, vücudun glukozu etkili bir şekilde kullanmasını ve kan şekeri kontrolünü sağlar. İnsülin direncini önler. Ayrıca, şişman Tip 2 diyabetli kişilerin vücut ağırlıklarını kontrol etmelerine yardımcı olur.
İlaç / İnsülin Tedavisi:
Tip 2 diyabetli kişilerin diyet ve egzersizle kontrol altına alınamayan kan şekeri ayarını sağlamak için ağızdan alınan insülin direncini önleyici ya da insülin salgılatıcı ilaçlara veya vücudun kendi insülini yetersiz ise insüline gereksinimleri olabilir. Tip 1 diyabetli kişilerin yaşamak için insüline gereksinimi vardır. İnsülin bağımlılık, alışkanlık yapacak bir madde değildir. İnsülin yaşam için elzemdir. Vücut insülin yapmıyor ise dışarıdan enjeksiyon veya pompa yolu ile vücuttaki eksikliği yerine koymak gerekir. Gestasyonel diyabetliler oral antidiyabetik kullanamaz. Kan şekeri kontrolü sağlamak annenin ve bebeğin sağlığı için son derece önemlidir. Gestasyonel diyabetli bir kadına gerek görüldüğünde insülin tedavisi başlanır. Gebelik sonlandığında tedavi planı tekrar düzenlenebilir.
Diyabet Eğitimi:
Diyabetli birey kan şekerini kontrol altına alma sorumluluğunu üstlenmelidir. Diyabeti tanımalı, nasıl beslenmesi gerektiğini, kan şekeri ölçümlerini nasıl yapacağını öğrenmeli, ölçüm sonuçlarını değerlendirebilmelidir. Ayrıca hipoglisemiyi önlemeli ve tedavi edebilmeli, gerekli durumlarda ilaç veya insülin tedavisinde değişiklik yapacak bilgi ve beceriye sahip olmalıdır. Bunu için diyabet konusunda hekim, diyetisyen, hemşireden oluşan sağlık ekibinden gerekli eğitimi almalı, eğitim programlarına katılmalı, yazılı eğitim materyallerini okumalıdır.