0–16 Mayıs arası “Engelliler Haftası”dır. Sakatlık insanlığın ortak sorunudur. Bu yüzden Engelliler Haftası yalnız ülkemizde değil Birleşmiş Milletlere üye 156 ülkede aynı zamanda değerlendirilir. Rehabilitasyon ekibi olarak konumuz engelliler oldu.
Engelliler Haftası boyunca; sakatlık sorunu, sakatlığın önlenmesi ve engellilerin eğitimi konusu üstünde durulur. Radyo ve televizyonda konu ile ilgili programlar yayınlanır. Okullarda her gün ayrı bir sakatlık konusu işlenir. Engellileri Koruma Millî Koordinasyonu Kurulu haftanın değerlendirilmesi için aşağıdaki programın uygulanmasını kararlaştırmıştır.
- 10 Mayıs Engelliler Haftasının açılışı
- 11 Mayıs Görmeyenler günü
- 12 Mayıs işitme ve Konuşma Kusurluları günü
- 13 Mayıs Ortopedik Engelliler günü
- 14 Mayıs Zekâ ve Ruhsal Özürlüler günü
- 15 Mayıs Güçsüz Yaşlılar ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar günü
- 16 Mayıs Engelliler Haftasına genel bakış
30 Mart 2007 tarihinde New York’da imzalanan “Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme” nin onaylanması uygun bulunmuştur.
Madde 1: Bu sözleşmenin amacı, özürlülerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tanı ve eşit şekilde yaralanmasını teşvik etmek, korumak ve sağlamak ve varlıklarına ilişkin onura saygıyı güçlendirmektir.
Genel ilkeler: İş bu sözleşme şu ilkelere dayanacaktır.
- Kendi seçimlerini yapma ve bireysel özelliklerine saygı
- Ayrımcılık yapılmaması
- Topluma tam ve etkin katılımlarının sağlanması
- Farklılıklara saygı gösterilmesi
- Fırsat eşitliği
- Erişilebilirlik / ulaşılabilirlik
- Kadın ve erkekler arasında eşitlik
- Özürlü çocukların gelişim kapasitesine ve kendi kimliklerini koruyabilme haklarına saygı
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı tarafından Devlet İstatistik Enstitüsü’ne yaptırılan “Türkiye Özürlüler Araştırması” ile ülkemizdeki özürlülük profili geniş kapsamlı olarak araştırılmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre, özürlü olan nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %12.29’dur. Buna göre ülkemizde 8.431.937 kişi özürlü olarak yaşamlarını sürdürmektedir. Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel özürlülerin oranı %2.58 iken (yaklaşık 1.8 milyon) süreğen hastalığı olanların oranı ise % 9.70’dir (Yaklaşık 6.6 milyon). Özürlü olma oranları yaş grubu bazında incelendiğinde her iki grupta da ileri yaşlarda artmaktadır. Ancak, bu artış süreğen hastalığı olanlarda diğer özür grubundakilere göre daha fazladır.
Sakatlığın bellibaşlı nedenleri
Doğuştan özür nedenleri
- Genetik ve kalıtsal bozukluk
- Kan uyuşmazlığı
- Doğum travması
- Doğum sırasında bebeğin oksijensiz kalması
- Annenin hamileliği sırasında kullandığı ilaçlar
- Annenin hamileliğinde geçirdiği hastalıklar
- Annenin hamileliğinde yetersiz/kötü beslenmesi
Sonradan olan özrün nedenleri
- Kaza ve travmalar (ortopedik, görme)
- Hastalık (hepsi)
- İlaç kullanımı (ortopedik)
- Zehirlenme (zihinsel)
- Beslenme bozukluğu (ortopedik, zihinsel)
- Madde bağımlılığı (görme)
Rehabilitasyon gerektiren durumlar
1. Ortopedik Rehabilitasyonlar
- Amputasyonlar (kol-bacak uzuv kayıpları)
- Kırık ve zorlanmalar sonrası eklem sorunları ( Eklem Kontraktürü – sudeck atrofisi )
- Tendon sinir kopma ve yaralanmaları
- Skolyoz ve kamburluk
- Artroplasti ve Artroskopik bağ tamiri
- Tortikollis
- İltihaplı romatizmal hastalıklar ( Romatoid Artrit, ankilozan spondilit)
- Osteoartrit ( Eklem Kireçlenmeleri)
2. Nörolojik Rehabilitasyon
- Beyin-Damar Hastalıkları
- Omurilik Yaralanmaları
- Multiple Skleroz ( MS ) – ALS
- Parkinson
- Serebral Palsi, Polio(Çocuk Felci)
- Brakial Pleksus Yaralanmaları v.s
3. Kardiopulmoner Rehabilitasyon
4. Yanık Rehabilitasyonu
5. İş Uğraşı Ve Mesleki Rehabilitasyonu
6. Nöromusculer Rehabilitasyon (Kas Hastalıkları)
7. Protez-Ortez Ve Ampute Rehabilitasyonu
8. Geriatrik Rehabilitasyon
9. Duyusal Rehabilitasyon (Görme, İşitme, Konuşma Rehabilitasyonu)
Sakatlık bireyi, ailesini ve sonuçta toplumun tümünü etkileyen tıbbi olduğu kadar sosyal ve ekonomik bir olgudur. Sakatlık ve sakatlar insanoğlu var olduğundan beri toplumda yerini almıştır. Ancak günümüzde oran giderek artmış ve dünyanın önemli bir sağlık sorunu olup çözümler üretilmesi zorunluluk haline gelmiştir.
İlginçtir ki, toplumsal refah düzeyi ile orantılı olarak sakatlılık ve ona eşlik eden sorunlar da artmaktadır. İlerleyen ve bilim ve teknolojinin sağlık hizmetlerine verdiği destek ile gelişmiş ülkelerde enfeksiyon hastalıkları büyük ölçüde kontrol altına alınmıştır ancak kanser, damar ve dolaşım hastalıkları, kronik solunum problemleri ve kas-iskelet sistemi hastalıkları gelişmiş ülkelerde sağlığı tehdit eden en büyük problemlerdir. Aynı şekilde gelişen bilim ve teknolojinin sağlığa yaptığı katkılar sonucu insan ömrü uzamış ve kronik hastalıkların ve sakatlıkların yarattığı sorunlar ön plana çıkmıştır.
Hastalık, yaralanma ve bazen doğuştan gelen kayıplar nedeniyle bedensel, zihinsel ya da duyusal (görme, işitme gibi) bozukluklar nedeniyle fonksiyonel kaybı olan insanların “sakat”, “özürlü”, “engelli” kişi olarak adlandırılmaları söz konusudur. Bu kavramlar farklı kesimlerde farklı kullanılıp, birbiri yerine kullanıldığı da olmaktadır. Bu kavramların tanımlaması hastalar, sağlıkçılar, ihtisas alanları ve kurumlar arasında farklılık göstermektedir. Bu ortak anlayış eksikliği sakatlığa ilişkin çalışmalara engel teşkil etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü 1980 yılında hastalık sonuçlarına ilişkin olarak bir sınıflama geliştirmiş ve ingilizce olarak yayınlamıştır.
Yetersizk (impairment): Psikolojik, fizyolojik ya da anatomik yapı veya fonksiyonun normalden sapma durumudur.
Özürlülük (Sakatlık, disabiliy): Yetersizlik sonucu bir kişinin bir aktiviteyi yerine getirme kabiliyetinin normal kabul edilen bir kişiye göre azalması veya kısıtlanmasıdır.
Engellilik (handicap): Yetersizlik veya özürlülük sonucu kişinin kendisi için normal olan yaşına, cinsiyetine, sosyal ve kültürel durumuna bağlı rollerini yerine getirememesidir.
Bir örnekle açıklamak gerekirse; beyin kanaması geçiren bir kişinin bacaklarını hareket ettirememesi, kolunu kaldıramaması, parmaklarını oynatamaması yetersizlik, bu yetersizlik durumunda yürüyememesi, nesneleri tutamaması gibi yeteneklerinin kaybı ya da azalması özürlülük (sakatlık) olarak değerlendirlir. Eğer sakatlığı kişinin normal yaşantısını sürdürmesini (kendine bakım aktivitel10erini, işe gitmesini vb) kısıtlıyorsa engellilik olarak kabul edilir.
Yetersizlik organ düzeyinde, sakatlık birey, engellilik ise toplum ve sosyal hayat düzeyindeki boyutu tanımlayan kavramlardır.
Dünya Sağlık Örgütü, hastalık ve sakatlığın sonuçlarını sınıflandırmak için 2001 yılında İşlevsellik, Sakatlık ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırılması (International Classification of Functioning, Disability and Health, ICF-) ile bu konuda standart bir dil oluşturup sağlık sorunlarını hem bireysel hem toplumsal düzeyde sınıflandırmaya başlamıştır.
Tıbbın amacı hastalıkları tedavi etmektir. Koruyucu tıp ile de önlenebilen sağlık sorunlarının engellenmesi hedeflenmektedir. Rehabilitasyon ise bir hastalık veya yaralanmanın tedavisinden sonra oluşan sakatlığın (özürlülüğün) engellenmesi veya en aza indirilmesi ve hatta ortadan kaldırılması için yapılan tıbbi müdehalelerdir. Rehabilitasyonun amacı fonksiyonel aktivitelerin tekrar kazanılması, engelli bireyin başta ev ve aile içi olmak üzere toplumdaki rolünü bağımsız olarak gerçekleştirebilmesidir. Tıbbi Rehabilitasyon kaybedilen fonksiyonların geri döndürülmesi, bunun olanaksız olduğu durumlarda bozulmuş işlevin yerini tutabilecek yeni yetilerin kazandırılması ve bireyin bu yeni işlevleri günlük yaşamı ile uyumlandırmasının sağlanması çalışmalarıdır. Tıbbi rehabilitasyon, altta yatan nedeni düzeltmese de, semptomları ve yeti yitimini azaltmakta, böylece sağlık harcamalarını minimuma indirerek birey ve toplum açısından başarı sağlamaktadır.
Rehabilitasyon süreci disiplinler arası etkileşimi ve takım çalışmasını gerektiren bir çalışmadır. Rehabilitasyon takımında fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimleri, fizyoterapistler, rehabilitasyon hemşiresi, ortez-protez uzmanı, iş-uğraşı terapisti, konuşma terapisti, mesleki danışman, psikolog, sosyal hizmet danışmanı, beslenme danışmanı, özel eğitim uzmanları ve grekirse diğer branşlardaki hekimler (nörolog, ortopedist, beyin cerrahı, gibi) yer alırlar. Farklı uzmanların yer aldığı bu ekip ortak amaca yönelik özgül bir yaklaşımı kullanırlar. Ekipte yer alan uzmanlar kendi disiplinlerinin bilgi ve becerilerini kullanırlarken sinerji yaratarak sakat birey için daha verimli ve yararlı olmayı hedeflerler.
Engellilik bireyin sadece söz konusu fonksiyon kaybı ile sınırlı kalmamaktadır. Çalışan, üreten, gezen, oynayan, dans eden bir birey yaşanan bir sağlık sorunu sonrası beslenme, giyinme, tuvalet ihtiyacını giderme gibi en basit fizyolojik aktiviteleri için birilerinin yardım ve desteğine ihtiyaç duyabilir. Bireyin en başta ailesi eşi, ebeveynleri ve/veya çocukları ve hatta arkadaşları onunla ilgilenmek ve ona zaman ayırmak zorunda kalabilirler. Bu durum sakat kalan bireyin psikolojik olarak olumsuz etkilenmesini arttırdığı gibi zaman içerisinde ona destek veren yakınlarının da psikolojik ve sosyal yönden ve hatta ekonomik bakımdan sıkıntı yaşamasına yol açabilir. Hastalık her canlı gibi insan doğasının vazgeçilmez bir parçasıdır. Bugün sağlıklı olan her insan bir gün mutlaka sağlık sorunu yaşayacağı için potansiyel bir özürlü adayıdır. Birey bazında bu basit ve temel düşünceyi duyumsamak ve benimsemek özürlüler için toplumsal duyarlılığın oluşması için şarttır
Engellilerin en büyük problemlerinden biri, sosyal çevrenin bireye yaklaşma biçimidir. Hafif engelli durumda olanlar kendi özel ihtiyaçlarını (yemek, tuvalet vs.) karşılayabilirler. Ağır engelliler ise özel veya yaşamsal ihtiyaçlarını ancak bir başkasının yardımıyla karşılayabilirler. Özürlü bireylerin toplumda bir yer edinmelerini sağlamak amacıyla bireylerin, toplumların ve geniş halk kitlelerinin özürlülüğe ve özürlü bireylere karşı olumsuz tutumunu değiştirmek ve özürlülerin kendileri ile eşit haklara sahip oldukları konusunda bilinçlenmelerini sağlamak Toplum Temelli Rehabilitasyon’un temel amacını oluşturmaktadır. Rehabilitasyon bir tıbbi merkezde veya rehabilitasyon kurumunda yapılan çalışmalarla sınırlı kalmamalı toplumsal yaşamın her alanına yayılmalıdır. Engelli bireylerin iş yaşamında yer almaları için gerekli çabalar arttırılmalı, üretime katkıları sağlanmalıdır. Ulaşım başta olmak üzere kent hayatına engellilerin uyum ve katılımlarını sağlayacak düzenlemeler şehirleşme ve belediyecilik hizmetlerinin vaz geçilmez unsurları olarak hayata geçmelidir. Sportif ve kültürel aktivitelerde engellilerin faaaliyetleri sembolik ve göstermelik kalmamalıdır. Toplum temelli rehabilitasyonun amacına ulaşabilmesi için toplumu oluşturan her bireyin engellilik halini anlaması, yeterli bilince ulaşması, gerekli duyarlılığı kazanması ile mümkün olabilir.