1 Aralık Dünya AIDS Günü sebebiyle Tıp Merkezimiz Beslenme ve Diyet Uzmanı Özlem Gökmen, hastalıktan korunmak amacıyla alınması gereken tedbirlerle ilgili merak edilenleri yanıtladı.
AIDS yani edinilmiş bağışıklık eksikliği sendromu, bağışıklık sisteminin etkisiz hale gelmesi ile fırsatçı enfeksiyonların ortaya çıkarak hastalığa eşlik ettiği gözlemlenen bir enfeksiyon hastalığıdır. İlk defa 1980’li yıllarda ortaya çıkmakta olup tüm dünyada artarak yayılmaya devam etmektedir. AIDS hastalığı HIV yani insan bağışıklık yetmezliği virüsü sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. HIV enfeksiyonu, korunmasız her türlü cinsel temas, ortak enjektörlerle damar içi madde kullanımı ve enfekte kan ve kan ürünlerinin verilmesiyle ya da anneden bebeğe gebelik döneminde, doğum sırasında veya doğum sonrasında emzirmeyle bulaşabilmektedir. Bulaşma yollarının çeşitliliğine bağlı olarak HIV enfeksiyonu tüm yaş gruplarında görülebilmektedir.
Virüs C4 denilen ve vücudu mikroplara karşı koruyan lenfositleri tahrip ederek azalan lenfositlerle bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkilemektedir. Vücudun bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla virüsten etkilenmeden önce kolaylıkla mücadele edebildiği diğer hastalık etkenleriyle vücut baş edemez hale gelmektedir.
HIV ile enfekte hastaların yarısından çoğu bağışıklık sistemlerinin etkisiz hale gelmesi sonucu basit enfeksiyonlar nedeniyle hayatlarını kaybetmektedir. Virüs ile enfekte bireylerde beslenme; bağışıklığın düşmesiyle birlikte ortaya çıkan semptomların hafifletilmesinde, besin ilaç etkileşimlerinin önüne geçilmesinde ve yaşam kalitelerinin arttırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle antiretroviral ilaç tedavisinin olumlu yönde etki edebilmesinde beslenme çok önemli bir rol oynamakta tedavi öncesi serum mikro besin öğesine bağlı gelişebilecek olası olumsuzluklara karşı önlem alınmasında yardımcı olmaktadır.
Beslenme önerileri hastanın beslenme durumu, vücut kitle indeksi, hastalığın ilerleme boyutu ve hastalığın yanında seyreden yandaş hastalıklara göre değişiklik göstermektedir. Genel olarak bakılırsa; HIV ile enfekte yetişkinlerde ve çocuklarda mevcut ağırlığının korunması için enerji gereksinimin de %10’luk bir artış yapılması gerekmektedir. Çocuklarda ise vücut ağırlığında kayıp gözlendiği takdirde enerji alımı %50-100 katı olarak arttırılmaktadır. HIV ile mücadele sürecinde vücutta katabolik yani yıkım faaliyetleri artmakta olup artışları önleyebilmek için protein alımını %10 oranında arttırmak gerekmektedir. Siroz, renal yetmezlik, pankreatitis gibi durumların varlığında hastanın yaşına, cinsiyetine ve hastalık seyrine bakılarak özel düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Enfekte bireylerde yağ değişimi kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Serum trigliserit düzeyleri yüksek hastalarda ise omega-3 (ıspanak, semizotu, ceviz, keten tohumu, somon vb.) alımının arttırılması gerekmektedir.
Enfekte bireylerde vitamin ve mineral alımı önem kazanmakta olup düşük alındığı takdirde hastalığın ilerleyişini, bulaş riskini ve ölümleri hızlandırdığı gözlenmektedir. Özellikle antioksidan içeriği yüksek gıdaların tüketimi hastalığın ilerleyiş seyrinde azalma eğilimi göstermesine sebep olmaktadır. Sıklıkla A, D, E ve B12 vitamin eksiklikleri, B-karoten, selenyum, çinko ve demir yetersizlikleri gözlenmektedir. B12 ve C vitaminlerinin alımı arttırıldığında koruyucu lenfositlerin sayıları artmakta olup hastalığın seyrini yavaşlatmakta olduğu bilinmektedir. Ayrıca; besin ilaç etkileşimleri bu süreçte önem kazanmakta olup ilaçların aç ya da tok alınma durumuna dikkat edilmeli, yan etki oluşumuna sebep olacak greyfurt suyu ve sarı kantaron ile birlikte alınmamalıdır. Aşağıdaki tabloda vitamin ve minerallerin hangi gıdalarda bulunduğunu görebilirsiniz.
MİNERAL ADI | BESİNLER | VİTAMİN ADI | BESİNLER |
DEMİR | Et ve et ürünleri, baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler… |
A Vitamini |
Yeşil ve sarı yapraklı sebzeler, havuç, bal kabağı, kayısı, ıspanak, etler… |
ÇİNKO | Tam tahıllı unlar, kuru yemişler, süt ve süt ürünleri… | C vitamini | Turunçgiller, kuşburnu, yeşil yapraklı sebzeler. |
KALSİYUM | Süt ve sür ürünleri, tahin, susam… | B12 Vitamini | Kırmızı etler, mantar, sardalye balığı… |
MAGNEZYUM | Tahıllar, sebzeler, kayısı, kuru yemişler… | Folat | Ispanak, lahana, karaciğer, kuru yemişler… |
SELENYUM | Yumurta, peynir, et ve et ürünleri, tahıllar… | D vitamini | Balık yağı, morina balığı karaciğeri, güneş… |
İYOT | Deniz ürünleri, sofra tuzları… | E vitamini | Bitkisel sıvı yağlar, kuru yemişler… |
UNUTMAYALIM
- Sabit vücut ağırlığımızda kalabilmek için yeterli ve dengeli beslenin.
- Öğünlerimizde bol miktarda sebze, meyve ve tahıl tüketin.
- Doymuş yağ içeren gıdaları (sakatatlar, kuyruk yağı, iç yağ, krema vb. ) tüketmeyin.
- Tuz ve tuz içeren gıdaları tüketmeyin.
- Rafine şeker ve şeker içeren gıdaları tüketmeyin.
- Sıvı alımınızı mutlaka arttırın, günde en az 2-2,5 litre su içmeyi ihmal etmeyin.
- Kalsiyum (süt, peynir, yoğurt soya sütü vb.) ve Fe (koyu yeşil yapraklı sebzeler, balık, yumurta, kurubaklagiller vb.) içeriği yüksek gıdaları tüketin.
- Alkol ve sigara kesinlikle tüketmeyin.
- Mutlaka hafif tempoda yorucu olmayan yürüyüşler yapmaya çalışın.
- Öğün tüketiminde zorlanıyorsanız ve gün geçtikçe hızla kilo kaybediyorsanız mutlaka bir uzmandan yardım alınız.